24 Temmuz 2011 Pazar

Maraş

4 gün boyunca güzel bir tatil geçirdim akrabalarımın arasında. Neredeyse 4 yıl oldu Kahramanmaraş'a gitmeyeli. Geldiğimiz gün, halamı görür görmez tutmaz mı beni bir ağlama.. Hüngür hüngür ağlamaya başladım! Nasıl özlemişim akrabalarımı nasıl..
Eskiden olsa her yıl halamın yanına gelirdim, her yaz. Beni o büyüttü sayılır, biriciktir benim halam!

Ziyaretimizin 2. gününde babamın doğduğu köye gittik: Nurhak. 2011'de oraya bir ev yapacak babam'la amcam, sözlerine göre. Her yaz oraya gelip kuzuların peşinde koşarım artık!



Bu da dilek ağacı. Ağacın dallarına kumaş parçaları bağlıyıp, dilek tutuyorlar. Dikkat ettim de son zamanlarda kumaş bağlayan olmamış - tüm kumaşlar kirlenmiş, eskimiş, fakar bir çok kumaş parçası asılı dallarda.

Eskiden bu oyuğun( vede kovuğun, doğrusunu bilmiyorum) içine para atarlardı, babam da kardeşiyle o paraları çıkarırdı. Babamın küçüklüğü aslında hep yaramazlık yaparak geçmiş ta ki babaanem tarafından terk edilinceye kadar, sonrası hep zor yaşam. Abisi tarafından terk edildi, diğer abisinin evinde eziyet çekti.. Okulu bitirdikten sonra da herkesten uzağa, Moskova'ya taşındı.
O, çok güçlü bir adam aslında ve bir o kadar şanslı.


Gideceğimiz gün Çınar Altı adlı lokantada yemek yedik. Aynı zamanda tek tek bir çok akrabamla fotoğraf çekindim.

Halam'ın eşi Yusuf amcam vede eniştem. Çok tatlı bir adamdır! Yanında onun kızı - Türkan ablam, yanında abisi İboş abim, yanında da Fadime yengem - amcamın eşi. Az yemedim onun ekmeğini küçükken.


İboş abinin eşi, Yağmur ablam.


İbrahim amcam, yanında biricik Ayşe halam.


Daha fotoğraf çekinmediğim 1001 samimi olduğum akrabam var, onlarla da birdakine çekinirim artık (:

Birde, Antalyaya, yanıma kuzenimi aldım. İbrahim amcamın kızı, Gönül'ü. Canım benim, ilk defa uçağa bindi. Bende onun sayesinde eskisi kadar çok sıkılmam Antalya'da.
Şu 4 günlük ziyaret bana çok iyi geldi. Hala nefes aldığımı tekrar anlamış oldum, o kadar çok sıkılmıştım işte Antalya'dan. Büyük bir ihtimal, 2 hafta'ya tekrar döneceğim oraya, memleketime.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Işıklar

Harika bir gün.. Harika bir ortam.. Harika bir gezi.
Gamzemle buluştum bugün. Yanında Buse adında kuzenini getirdi. Üçümüz çok eğlendik.

Boğucu öğle sıcağında zar zor Terra City'ye ulaşabildik. Yeni açılmış burası, güzel bir alışveriş merkezi.
Sonrada SheeMall'a geçtik. Şu waffle'ları birkez daha yeme hayaliyle yatıp kalkıyordum Moskovadayken. Sonunda kavuştum!


Daha sonra da Işıklar'da tur attık. İsmi gibi ışıl ışıl bir cadde burası, çok seviyorum.



Yolumuzun üstünde bir kitapçı vardı, ona uğradık birde. Uzun zamandır almak istediğim kitapları aldım! Pucca Küçük aptalın büyük dünyası, Bir genç kızın gizli defteri 6, Olasılıksız.


“Tek istediğim, battaniyenin altında film çekeceğim değil, film izleyeceğim bir adamdı.”


Sanal dünyanın merak edilen ünlüleri raflarda yerini alıyor. Dizüstü Edebiyat Dizisi başlıyor. İlk kitap çılgınlar gibi takip edilen, Türkiye'de en fazla izleyicisi olan kişisel blog'un yazarı Pucca. Herkes onu ve yazacağı kitabı merak ediyordu.


“Aynaya son kez baktım, ‘Kızım PuCCa, Allah kahretsin seni, çok harikasın lan sen!' dedim.”


Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı anlamı olabilir mi?
Siz hiç Loto'da büyük ikramiye kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor. Hem de sürekli! Onlar sizden daha mı şanslılar?
Şans nedir gerçekten? İçinizde bütün paranızı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı?
Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parka baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz. Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mı, yoksa geleceği mi görüyorsunuz?
Eğer siz de kontrölün kimde olduğunu merak ediyorsanız, 'Olasılıksız' tam size göre bir roman.

Bunlarda arka kapak sözleri.

Kitapçıdan çıktığımızda konuştuk, kahkaha attık, eğlendik.
İşte böyle deli dolu, neşeli bir gündü!

Eğer bir aksilik çıkmazsa yarın bir hayalim gerçekleşecek. Devamı yarına, görüşmek üzere!

5 Temmuz 2011 Salı

Antalya'ya merhaba

Tatil başladı, Antalyadayım. 2 gündür Belekteyiz. Eskisi kadar özlememişim burayı. Sitede çok az sayıda insan var. Henüz arkadaş bile edinemedim.

Dün denize gittik, çok güzeldi. Bir güzel yüzdüm şamandıralara kadar.






İlk günden domatese dönüşmemek için güneş krem'imi sürdüm her şeyden önce. Tenim fazla beyaz olduğu için çocuk kremi kullanmak zorundayım :-)



 Uçaktan eve geldiğimde başta olmak üzere Eliz'in ten rengine dikkat ettim. Zenci gibi olmuş! Bende böyle yanmak isterdim, fakat imkansız gibi bir şey :-)




Akşam'da bir güzel karpuz yedik.






Evimizin önünde büyük bir havuz var. Akşam oturup burada kitap okuyup, güneş batımını izlemek çok zevkli! Çocuklardan, Mila'dan, babam'dan herkesten uzak. Birde sinekler olmasa..



1 Temmuz 2011 Cuma

Altın günler


Ve sonunda eski grubumuza kavuştuk! Ayça tatil'den döndü, Beyza Türkiye'den geldi. Eski, eğlenceli ve deli dolu günlerimize devam ediyoruz.
Gelelim kötü habere : Her şeyin belli bir süresi vardır. Deli dolu günlerimizin de. Bu hafta sonu Antalya'ya uçuyorum ve ne yazık ki Ayçayı uzun bir süre göremeyeceğim. 'Hiç' kelimesini kullanmak bile istemiyorum, çünkü birdaha karşılaşacağımıza yürekten inanıyorum.
Dilara, Beyza, Ayça, Funda, Musab, Roman ve ben.. Mükemmel 7"li! Onlarla geçen zamanlarımı hiç bir şeye değişmem. Ve şu son 1 haftam sözlerle anlatamayacağım kadar güzel geçti. Sabahtan akşama kadar dışarda keyif çatıyoruz!
Bu da 2 gün önce yaptığımız piknik'ten bir kaç kare, aynı zamanda Burger King keyfi

Aysucuk



Salı günü anneannemle dedemin yanına uğradım. Annem'de oradaydı. Hep beraber çilek reçeli yaptık! Bol vitaminli bir kış geçireceğim bu yıl!